SORU - Hangi işadamları, isim söyledi mi? O dosya, karar da mahkemede var. Birkaç kişi söyledi; yani, mesela, Aziz Değer'i söyledi. CEVAP - Bir sefer, bir iki tane söyledi. Belge de var, o belge de, yani, mahkeme kararı var. SORU - Yani, Altındağ Tesislerindeki o 8 kişinin ölümünden dolayı Ali İhsan Kaya da mı sorumlu tutuldu? SORU - Bu Şemdinli olayı ortaya çıkıncaya kadar Ali Kaya'yla sizin bağlantınız ya da bir temasınız oldu mu hiç? Ben zorla kendimi kurtarabildim oradan yani. CEVAP - Kayboldu ortalıktan. Yani, o para göndermiş, 100 000 mark para göndermiş. Hatırlamıyorum; yani, almışlar birkaç kişiyi; ama, tabiî, hepsinin ismini bir liste bana şey etmedi. CEVAP - Ali İhsan Kaya hiç gözaltına alındı alınmadı bilmiyorum; fakat, Al iİhsan Kaya ceza aldı. Ali Kaya'yla bir irtibatınız oldu mu? SORU - Ali İhsan Kaya hiç gözaltına alındı mı? Yani, itiraf vardı; onların, o PKK'lıların itirafları var, itirafçıların itirafları vardır orada.
SORU - Şimdi biraz dinlenir misiniz. Avukatı vasıtasıyla alıyor ve bir hafta içerisinde Ford Mondeo marka sıfır kilometrede alıyor, şeye koyuyor. CEVAP - Evet. Yalnız, bir şey anlatayım. Eğiliyor taş alıyor ki, kendini savunsun, müdafaa etsin. Ben bunu arz edeyim size. Yani, bizim mesele de öyle, kanunlar işlenmedi bu şeyde, yani, böyle Ali Kaya gibi olan, o tür insanlar gibi, biraz salıverildi; fakat, bizim de elimizde bir savunma hareketimiz olmadı maalesef. Diyor ki, şu memlekettin haline bak, köpeklerini salıvermişler, taşlarını bağlamışlar. Sağ olsun, yani, o kadar Bakanlık onu destekledi ki, özellikle bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; çünkü, bir zihniyete bağlı olan insanlar. Nasreddin Hoca'dan, bir atasözü bu, kusura bakmayın. Fakat biz çok şikâyet ettik, Bakanlığa şikâyet ettik. Ben bunu diyecektim. Yani, orada çocuktan 7 milyar para alıyor o kendi avukatı vasıtasıyla. Bakıyor ki, taş yere yapışmış, havada taş yok. CEVAP - Bir köye gidiyor, bakıyor ki köpekler saldırıyor, acımasızlar.
Yine Sami HOŞTAN’ın kardeşi Sedat HOŞTAN’ın ifadesine göre 03.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesi civarında meydana gelen kazada Abdullah ÇATLI’nın ölümü ilk kez kendisine duyurulan kişilerden biri de Sami HOŞTAN’dır. Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile birlikte gözaltına alınan polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ ve Ercan ERSOY ile birlikte diğer polis memurları Enver ULU ve Mustafa ALTINOK, bu olayın vuku bulduğu döneme tekabül eden zamanda, alelacele Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın koruması olarak onun yanına verilmişlerdir. Abdullah ÇATLI ile bu şekilde çok yakın ve karmaşık ilişkilerde bulunan Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR, Sedat BUCAK ve onun yanında koruma polisi olarak görevlendirilen ve iddianamede sanık olarak adı geçen polis memurları ile de yakın derecede ilişkileri bulunmaktadır. Abdullah ÇATLI’nın Susurluk Devlet Hastanesindeki cenazesini, Abdullah ÇATLI’nın diğer yakınları ile birlikte Nevşehir İline götürmüşler ve orada defnedilmesinde hazır bulunmuşlardır. Bu haber üzerine Sami HOŞTAN derhal olay yerine gitmek için harekete geçmiş ve durumu ortağı Ali Fevzi BİR’e de bildirmiş ve Susurluk’a gitmek üzere İstanbul Boğaz Köprüsü çıkışında buluşmuşlar ve orada karşılaştıklarında "Abdullah’ı kaybettik" diye birbirlerine sarılmışlar ve oradan hareketle Susurluk Devlet Hastanesine gitmişlerdir. Aşağıda Tarık ÜMİT olayında anlatılacağı üzere Abdullah ÇATLI’nın birçok eyleminde Sami HOŞTAN onun yanında bulunan kişilerden birisidir.
Konu hakkında İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince soruşturma yürütüldüğü, tahkikat sonucuna göre düzenlenecek evrakın bilahare gönderileceğinin bildirildiği incelenmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünden, Susurluk kazası neticesinde ele geçen tüm silahlar hakkında 26.1.1997 tarih ve 026292 sayılı yazı ile bilgi ve belgelerin gönderildiğinin belirtildiği ve 11. If you loved this article and you would like to get more details regarding Diyarbakir Elit Ofis Eskort kindly see our internet site. 11.1996 gün ve 3531 sayılı Daire Başkanı imzalı yazıda da A92571 V seri nolu 22 cal. Bu mesajdan önce Dışişleri Bakanlığının 10.04.1990 tarihli yazılarında da; Abdullah ÇATLI’nın sözkonusu hapishaneden iki (2) Yugoslav, iki (2) İtalyan ve 1963 Sandıklı doğumlu Mehmet ve Hanım oğlu Ahmet TANRIKULU isimli Türk uyruklu şahısla birlikte kaçtığının belirtildiği anlaşılmıştır. Adıgeçenin, 23.02.1982 günü İsviçre’nin Zürih kentinde Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İPEKÇİ’nin öldürülmesinde bu suçu azmettirmek, suçta kullanılan silahı temin etmek, 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından "KIRMIZI BÜLTEN" ile aranan Mehmet ŞENER isimli şahısla birlikte; Zürih Savcılığınca çıkartılan tevkif müzekkeresine istinaden 03.02.1954 doğumlu Mehmet SARAL adına tanzim edilmiş "Sahte Pasaport Kullanmak" suçundan yakalandığı ve ÇATLI’nın 24.02.1982 tarihinde aynı Savcılıkça saat 14.00’de serbest bırakıldığı;Adı geçenin, Fuat KOÇAL ve Nevzat BİLECAN isimli şahısların da aralarında bulunduğu ve 1984 yılının Nisan ayı ortalarında İsviçre’ye yaklaşık 3 kg.